Bu üç unsuru bir araya getirebilmek ne kadar hoş olurdu değil mi? Ama
unutmamak gerekir ki ilk ikisini bir araya getirebilmek bile yüzyıllar sürdü...
Henüz çok az tıp dalında yüzde yüz başarıdan söz edilebiliyor,
iyi biliyoruz. Bunun ise ne kadar güçlü bir bilgi birikimi, deneyim ve
kurumsallaşma gerektirdiğini tahmin etmek hiç te zor değil.
Riski sıfırlayabilmek ise teşhisten tedaviye giden
tüm süreçte kullanılan yüksek teknolojiye bağlı. Beyin, sinir ve omurilik
cerrahisi de teknolojideki en son gelişmelerin günü gününe devreye girdiği bir
dal. Bu sayede hastalarımız için riski sıfıra kadar indirebiliyoruz...
Yüksek teknolojinin, özellikle de teknolojiyi
ülkemizde geliştirmiyorsak, yüksek bir
bedeli olması da kaçınılmaz tabii ki. Tüm vatandaşlarına en ileri teknolojiyi
ücretsiz sunmak ne yazık ki dünyadaki hiç bir devletin harcı değil.
Bu durumda hastaya ve cerraha düşen, yukarıdaki
başlıkta sözü edilen şeytan üçgeni içinde en uygun noktayı el birliği ile bulmak,
ki bunun da kolay bir iş olduğu söylenemez...
0 yorum:
Yorum Gönder